11 Haziran 2012 Pazartesi

Taviani kardeşlerden “mış gibi estetiği”



80’lerini çoktan geçmiş iki kardeşin dinç bir akıl sağılığı ile hala film çekebiliyor olmaları bile tek başına muhteşem kabul edilebilir. O halde, biz de Paolo ve Vittorio Taviani kardeşleri bu yıl Berlin’da Altın Ayı ile ödüllendirilmiş olmalarını da hesaba katarak, ayakta alkışlamalı mıyız?

Sezar Ölmeli, tiyatronun büyük epik destanlarının yazarı William Shakespeare tarafından yazılan metnin, İtalya’da hapishane mahkumlarının oyunculuğu ile filme çekilmesinden ibaret. “İbaret”  derken emeği küçümsemek kesinlikle istemiyorum. Tersine, gündelik hayatın herhangi bir noktasından tutunmak telaşındaki insanların sanatsal yaratıcılık içeren çalışmalara katılması beni de her zaman heyecanlandırmıştır.

Öte yandan, Taviani kardeşler, “Babam ve Ustam” (Padre Padrone) ile tüm dünyada tanındılar. İlk filmleri “Il Suvversivi”den başlayarak, Gian Maria Volonte, Marcello Mastroianni gibi Avrupalı tüm komünist yönetmenlerin başvurduğu oyuncularla dünya sinema tarihine unutulmayacak eserler kazandırdılar. “Kaos”, “San Lorenzo Gecesi” (La Notte di San Lorenzo), “Akrep Burcu Altında” (Sotto il segno dello scorpione) gibi filmlerle topluma öncülük eden Taviani kardeşler, neredeyse dünyanın sinema alanındaki tüm prestijli ödüllerine de layık görüldüler. Tek başına bu gerçek bile, Taviani kardeşlerin filmlerinin estetikte Brecht, sanatsal yaratıcılıkta Passolini ve sarsıclıkta Godard ile birlikte anılmalarını anlamlı kılar.

Bu tespitlerden sonra ve Yeni Gerçekçilik akımı içerisinde sanatsal kaygılarını politik söylemlerin keskinliği ile örtmemiş bu iki deilkanlıya, “nerede yol göstericiliğiniz?”diye sormak, hakkımdır, diye düşünüyorum. Bertulucci, Wim Wenders, Ken Loach ve diğerleri ne yapıyorsa, Taviani kardeşler de onu yapıyor: Yaşananlar, estetik sorgulamalar, toplumsal sorumluluklar vs. ne varsa hepsi güzel villaların bodrumuna kilitlenmiş ve “mış gibi estetiği” ile “Büyük Birader”in öfkesine kurban gitmemeyi garanti altına alacak yapıtlar ortaya sermek!

Ancak, anlaşılan, kimse bu Avrupalı sanatçı dostlarımıza “neo-con”ların yenildiğini söylemiyor. Halbuki, insanlığın en çok da şimdi bu sanatçılara ne çok ihtiyacı var! Wim Wenders’in “Küba sevgisi” dışında, Avrupa neredeyse tamamen teslim olmuş durumda. Taviani kardeşlerin Berlin’de ödül almalarının çok eleştirilmesini de böyle “okumak” lazım, bence.

“Sezar Ölmeli” mi? Evet, ölmeli! Çünkü, en iyi işleri olduğu halde, insanlığın en büyük birikimi olan sanatın topluma ayna tutma görevini erteleyen, askıya alan sanatçıların aynayı şimdi kendilerine tutmalarının tam zamanı olduğunu hatırlamaları gerekiyor.

Sezar Ölmeli (Cesare deve morire)
Yönetmen ve Senaryo: Paolo ve Vittorio Taviani
Görüntü Yönetmeni: Simone Zampagni
Müzik: Giuliano Taviani, Carmelo Travia
Oyuncular: Salvatore Striano, Cosimo Rega, Giovanni Arcuri, Antonio Frasca
İtalya, 2012, 76 dakika