80’lerini çoktan geçmiş
iki kardeşin dinç bir akıl sağılığı ile hala film çekebiliyor olmaları bile tek
başına muhteşem kabul edilebilir. O halde, biz de Paolo ve Vittorio Taviani
kardeşleri bu yıl Berlin’da Altın Ayı ile ödüllendirilmiş olmalarını da hesaba
katarak, ayakta alkışlamalı mıyız?
Sezar Ölmeli, tiyatronun
büyük epik destanlarının yazarı William Shakespeare tarafından yazılan metnin,
İtalya’da hapishane mahkumlarının oyunculuğu ile filme çekilmesinden ibaret.
“İbaret” derken emeği küçümsemek
kesinlikle istemiyorum. Tersine, gündelik hayatın herhangi bir noktasından
tutunmak telaşındaki insanların sanatsal yaratıcılık içeren çalışmalara
katılması beni de her zaman heyecanlandırmıştır.
Öte yandan, Taviani
kardeşler, “Babam ve Ustam” (Padre Padrone) ile tüm dünyada tanındılar. İlk
filmleri “Il Suvversivi”den başlayarak, Gian Maria Volonte, Marcello
Mastroianni gibi Avrupalı tüm komünist yönetmenlerin başvurduğu oyuncularla
dünya sinema tarihine unutulmayacak eserler kazandırdılar. “Kaos”, “San Lorenzo
Gecesi” (La Notte di San Lorenzo), “Akrep Burcu Altında” (Sotto il segno dello
scorpione) gibi filmlerle topluma öncülük eden Taviani kardeşler, neredeyse
dünyanın sinema alanındaki tüm prestijli ödüllerine de layık görüldüler. Tek
başına bu gerçek bile, Taviani kardeşlerin filmlerinin estetikte Brecht,
sanatsal yaratıcılıkta Passolini ve sarsıclıkta Godard ile birlikte
anılmalarını anlamlı kılar.
Bu tespitlerden sonra ve
Yeni Gerçekçilik akımı içerisinde sanatsal kaygılarını politik söylemlerin
keskinliği ile örtmemiş bu iki deilkanlıya, “nerede yol göstericiliğiniz?”diye
sormak, hakkımdır, diye düşünüyorum. Bertulucci, Wim Wenders, Ken Loach ve
diğerleri ne yapıyorsa, Taviani kardeşler de onu yapıyor: Yaşananlar, estetik
sorgulamalar, toplumsal sorumluluklar vs. ne varsa hepsi güzel villaların
bodrumuna kilitlenmiş ve “mış gibi estetiği” ile “Büyük Birader”in öfkesine
kurban gitmemeyi garanti altına alacak yapıtlar ortaya sermek!
Ancak, anlaşılan, kimse
bu Avrupalı sanatçı dostlarımıza “neo-con”ların yenildiğini söylemiyor.
Halbuki, insanlığın en çok da şimdi bu sanatçılara ne çok ihtiyacı var! Wim
Wenders’in “Küba sevgisi” dışında, Avrupa neredeyse tamamen teslim olmuş
durumda. Taviani kardeşlerin Berlin’de ödül almalarının çok eleştirilmesini de
böyle “okumak” lazım, bence.
“Sezar Ölmeli” mi? Evet, ölmeli! Çünkü, en iyi
işleri olduğu halde, insanlığın en büyük birikimi olan sanatın topluma ayna
tutma görevini erteleyen, askıya alan sanatçıların aynayı şimdi kendilerine
tutmalarının tam zamanı olduğunu hatırlamaları gerekiyor.
Sezar Ölmeli (Cesare deve morire)
Yönetmen ve Senaryo: Paolo ve Vittorio Taviani
Görüntü Yönetmeni: Simone Zampagni
Müzik: Giuliano Taviani, Carmelo Travia
Oyuncular: Salvatore Striano, Cosimo Rega, Giovanni
Arcuri, Antonio Frasca
İtalya, 2012, 76 dakika