Yeni Şafak
gazetesinin sinema yazarı Ali Murat Güven uzunca bir yazı ile Alin Taşçıyan ile
arasında geçen b ir polemikten yola çıkarak, sinema yazarları ve SİYAD
hakkındaki görüşlerini dile getirdi. Ancak, yazının “şikayet” üslubu,
referansları ve tespitleri ile tüm
sinema dünyasını ve yazarlarını hedef aldığı çok açıktı. Anlaşılan o ki, Ali
Murat Güven kendisi ile Alin Taşçıyan arasındaki husumeti toptan sinema
dünyasına yıkmaya karar vermişti.
Ali Murat Güven’e
göre, sinema yazarlarının “alayı” ulusalcı, komünist ve ateist. Bir de kendisi
var, mağdur dindar! Dolayısıyla, bu “mağdur dindar”ı çemberin dışında tutmak
için akla hayale gelmeyecek komplolar düzenleniyor! Bu “ana fikri” desteklemek
için,Ali Murat Güven uzun yazısına uzunca bir anı da eklemiş. Kim olduğu
anlaşılamayan ama, satır aralarından Atilla Dorsay olmadığı anlaşılan bu “yaşlı
komünist” Ali Murat’a, “tüm Türkiye’yi alabilirsiniz, ama kültür ve sanat
alanını size vermeyiz” der! Kim kime neyi vermiyor, kafalar epeyi karışır, ama
yazının varacağı nokta şudur, dindar entelektüeller kültür ve sanat alanında
mağdur konumdadır. Bütün bu akıl-fikir çerçevesini, sonuçta Alin Taşçıyan
tarafından nasıl ve neden mağdur edildiğini açıklamak için kullanan Ali Murat
Güven, sinema yazarları arasında bir şövalye, hadi “milli bir karakter”le
betimleyelim, bir Tarkan gibi direnmektedir. Tek farkla: Tarkan her zaman
gavura galip gelirken, “içimize sızmış gavurlar” Ali Murat Güven’i epeyi
hırpalamaktadır!
Bizim hiç
SİYAD’ımız olmadı, anne!
SİYAD önemli bir
sinema yazarları topluluğunu içerisinde barındıran bir dernek örgütlenmesi. Çok
sayıda dostum, hatta başkanlığını YK üyeliğini yaptı. Ancak, bugünkü koşullar
değişmediği sürece, şimdilik üye olmayı düşünmüyorum. Bu tavrımı ve nedenlerini
de, pek çok SİYAD üyesi arkadaşım biliyor. Ancak, bu tavrımda yola çıkarak
SİYAD üyeleri hakkında genelleme içeren yargılara başvurmayacağımı da herkes
bilir.
Ali Murat Güven
ise, etkin olduğu kuşku götürmez bir üyesinden yola çıkarak SİYAD’ın işlevi ve
tüm üyeleri hakkında, kendi varsaydığı mağduriyetini açıklamaya yönelik, kabul
edilmesi imkansız genel yargı, hatta iftiralara baş vuruyor. SİYAD üyesi
olmadığım halde, vicdanın kabul edemeyeceği, hayal mahsulü eleştirileri
okurken, Ali Murat Güven’in adalet konusundaki salvosu, benim de isyanıma neden
oldu.
İdeolojik
despotizm, 8-10 kişilik çete gibi tanımlamalarla varılmak istenen yer, biz
dindarları mağdur eden solcu ateistlere ne yapacağız, sorusudur. “Camiye bomba
koymuşlar” yalanından farksız bir provokasyon olan böylesi cepheleşmelerin asıl
amacı da, hak etmediği yerleri cebir ile ele geçirmek arzusudur. Elbette ki,
Ali Murat Güven de, “keyfiyet hasıl olduğunda” SİYAD karşısına yeni bir
örgütlenme ile çıkmayı düşünecektir. Ancak, bugünkü koşullarda bunu
başarmasının imkansızlığı, ona sadece SİYAD üzerine sızlanma, “büyüklerine”
şikayet etme “şansı” bırakıyor.
“Biz dindarlar”
ve ötekiler!
Ali Murat Güven’e
göre, adalet duygusu solcularda ve ateistlerde gelişmemiştir. Çünkü, adalet
duygusu sadece Allah korkusu olanlarda gelişebilir! Bizim mahalle-karşı mahalle
saflaşmaları ile yürüyen bir yazıdan, üstelik sinema yazarı olarak kendisini
tanıtan bir yazardan daha ne beklersiniz? Adalet duygusunu aklınca tekeline
alan Ali Murat Güven, sadece “kendisi gibi müslümanlara” nail olduğunu iddia
ettiği adalet duygusunun nasıl olupta, bu kadar yolsuzluğu, şiddeti,
ayrımcılığı görmediğini elbette ki, açıklayamaz.
Sadece sinemaya
dair konuşmaya kalksak, örneğin Ali Murat Güven hangi adalet duygusu ile Mehmet
Tanrıverdi’nin Hür Adam filminin Gani Rüzgar Şavata’nın senaryosundan aşırılma
olduğunu yazmamıştır? Konu mahkemeye dahi intikal ettiğinde hangi adalet
duygusu ile haber değer görmemiştir?
Acaba, Ali Murat
Güven’in hangi adalet duygusu, Barla filminin sunumundaki yalanlara değinme
lüzumu görmemiştir? Ya da, şimdilerde kendi mahallesinin savaşçılarının
savunmayı pek benimsedikleri Diyanet’in imamının arkasında namaz kılınmaz,
fikrini eleştirmekten imtina eden duygusu nerede gelişmiştir, Ali Murat
Güven’in?
Vicdanı olmayan
kişinin adalet duygusu da olmaz. Vicdanı olmayan kişi, örneğin “ İslamcı
şirketlere paramı kaptırdım, yardım edin” diyen vatandaşına, “Bana mı sordun
paranı kaptırırken” diyebilir! Nasıl ki, “paranın dini, imanı olmaz!” ise,
vicdani olgunluk da, adalet duygusunu besler.
Ali Murat
Güven’in vicdan konusunda epeyi problemli olduğu, Alin Taşçıyan ile arasındaki husumeti
SİYAD üyelerine, hatta tüm sinema yazarlarına taşımaya kalkışmasından belli
oluyor. Kendisine tavsiyem, önce vicdanı üzerine biraz ders çalışmasıdır. Alin
Taşçıyan ile sorunlarını bir şekilde çözer, ama vicdanı olmayan kişinin
hayattaki duruşunu “çözmesi” imkansızdır. İktidara çalışma arkadaşlarını
şikayet ederek, bulunduğu konumu iyileştirme yoluna başvuran bir kişinin
vicdanı olabileceğine ise, “bizim mahalle”nin kargaları bile gülmez!
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilTam da 40 yıldır yakından gözlemlediğim ateist-materyalist donukluğu, kalpsizliği, merhametsizliği... "Düşmanına" hiçbir konuda asla ve kat'a hak vermeme, "müttefikini" ise -her ne kadar kolayca kanıtlanabilir haksızlıkları / yanlışları bile olsa- ölümüne savunma... O kadar alışkınım ki -bu "ruh"tan özenle ayrıştırılmış- solcu pişkinliğine...
YanıtlaSilSana Alin'in ne kadar hırslı, gözükara, sinema piyasasında sinemayı çok sevdiği için değil sinema sektöründen malı götürmek için dolanan, bırak karşıt ideolojileri kendine yakın düşünceden yazar kadınları bile SİYAD içinde pırasa gibi doğrayan kararlı bir oportünist olduğunu 30 maddede ispatlardım, ama bu seni de onu da lüzumundan fazla ciddiye almak olurdu. Sırf iktidarın gazetesi ve televizyonunda çalışıyor ve bütün dengeleri özenle koruyarak yıllardır cici cici ilerliyor olması bile oportünist kişiliğinin bir göstergesi oysa... Mesela, bütün bir Gezi olayları süresince şanlı kahramanın Alin orada direniş sergileyen gençliğe yönelik ne yazmış acaba? Ağzından tek bir destek cümlesi çıkmış mı? Hiçbirşey... Çünkü, patronu kızabilirdi, o da asla ucuz kahramanlıklara soyunarak dünyevi imtiyazlarını kaybetmek istemez. Beğenmediğin ve alaycı bir üslupla mücadelesini anlattığın ben ise o ve onun gibilerden tiksindiğim için bir günde ulusal bir gazeteyi, bir sayfayı, gazeteci milletinin sahip olmak için göt attığı bir köşeyi bıraktım. Tek harekette!
O yüzden, bırak sizin gibilere uzun uzadıya cevap vermeyi, zaten sizin gibilerden yıllar içinde ikrah ettiğim için bu tek cepheli, tek boyutlu, sevimsiz arenayı sizin birbirinizi yemenize terk ettim.
Ateistten vicdan, merhamet, anlayış ve adalet bekleyenin ta anasının amına koyayım!
ALİ MURAT GÜVEN / GERİCİ SİNEMA YAZARI