19 Ağustos 2015 Çarşamba

Hüseyin Baradan, çekilin aradan!


Giritli bir erkeği Selanikli bir kadınla İzmir’de buluşturan nedir, diye sorarsak, bunun tek bir cevabının olduğunu biliriz: 20. Yüzyılın başında ülkemizi ve bölgemizi ateş topuna çeviren Batılı ülkelerin yağma hevesi! Çocukluğumuzun dilimizden düşmeyen tekerlemesi ‘Hüseyin Baradan, çekilin aradan!’ı dünya sahnesine taşıyan güzel rastlantının temelinde de işte böyle bir acı hikâye yatar.

Yunan milliyetçilerinin ellerine geçirdikleri egemenlik alanlarında Türk nüfusun varlığını yok etmek için başvurdukları acımasız katliamlar, başta İzmir olmak üzere, Anadolu’ya büyük bir göç hareketine neden oldu. İşte, İzmir’de birbirlerini bulan Baradanaki’lerden İsmail Hakkı ile Selanikli Zeynep’i birleştiren, evlenmelerine vesile olan da, çektikleri onca acıdan sonra, yaşamlarını sürdürmek üzere İzmir’i ikinci yurt olarak seçmiş olmalarıydı.


6 çocuklu Baradan ailesinin 5. Çocuğu olarak dünyaya gelen Hüseyin Avni, önce ağabeyi, ünlü gazeteci Uğur Dündar’ın eşi Yasemin Baradan’ın dedesi ve “Yemeni Bağlamış Telli Başına” şarkısının bestekârı olarak bilinen Ali Ulvi’nin açtığı ‘Foto Baradan’da fotoğrafçı olarak pişmiş, sonra da İzmir’in yerel gazeteleri Ege Ekspres ve Demokrat İzmir’de, ardından Hürriyet İzmir bürosunda foto muhabirliği yapmıştı. Hem mesleğinde ve hem de çevresinde sevilen Hüseyin Baradan’ı sinema ile buluşturan rastlantı, bir öğle yemeğinde İzmir Kemeraltı’nda ünlü Şükran lokantasını seçmesi ile başlar.

Sinema ile buluşma
Kendisi de İzmirli olan yapımcı Necdet Bükey yapım maliyetlerini azaltmak için filmlerini kentte çekmektedir. Hüseyin Baradan’la 1958’de Şükran Lokantası’nda tanışmasının ardından, kentin en yakışıklı gazetecisi ‘Feleğin Sillesi’ adlı filmde aldığı küçük bir rolle sinema dünyasına adımını atar.

Ancak, Hüseyin Baradan’ı İstanbul ile asıl buluşmasını gerçekleştiren, Yeşilçam’ın gördüğü en zarif ve sanatsever yapımcısı, Güven Film şirketinin sahibi Yoakim Filmeridis’tir.

Filmeridis Hüseyin Baradan’ı bir mektupla İstanbul’a davet eder: “Sevgili Baradan’ım, Henüz Karşı karşıya gelip tanışmadığımız halde seni yıllardan beri tanıyor gibiyim. Oynadığın filmleri zevkle seyrediyor ve oyunculuktaki kabiliyetini takdir ediyorum. Yalnız İzmir’de olman Yeşilçam için bir kayıptır. Sana İstanbul’a gelmeni teklif ediyor ve teklifimi şöyle sıralıyorum. Firmam, Güven Film için senede 10 film garanti ediyor ve film başına 3000 (üç bin) TL. teklif ediyor ve firmanın filminin olmadığı zamanlarda başka firmalarda çalışmana müsaade edeceğimi bilmeni istiyorum. Cevabını en yakın zamanda bekler, karşılıklı oturmanın heyecanını şimdiden duyar, hasret be muhabbetle gözlerinden öper acele cevap beklerim.”


Hüseyin Baradan’ın rol aldığı ilk İstanbul filmi Dostluklar Yaşadıkça (1960), senaryoyu da yazan Semih Evin’in yönetmenliğinde, Fikret Hakan, Kadir Savun, Mümtaz Ener, Orhan Günşiray ve Atıf Kaptan gibi dönemin ‘as’ oyuncularının bir arada olduğu 3 ayrı hikâyenin iç içe anlatıldığı bir deneysel eserdi. Daha sonra birkaç filmde daha rol almış olsa da, bence Baradan’ın Yeşilçam ile ilişkisinin sonlandığı film 1977 yapımı Ölümsüz Şarkı’dır. Beklenen Şarkı adlı filmden uyarlanan Ölümsüz Şarkı’nın afişinde yılların ödüllü usta oyuncusu Fatma Girik’in ismi, o sıralar yeni parlayan şarkıcı Bülent Ersoy’un ve ‘çerez’ filmlerde erkek baş rol oyuncuların karşısında ‘eküri’ rollerle tanınan Gülşen Bubikoğlu’nun altına yazılır Bu durum, sinemanın daha sonra içinde düşeceği girdabın da habercisidir, bir bakıma!


Hüseyin Baradan kısa süre içinde İzmir’e dönme kararı alır. Cilalı İbo, Akasyalar Açarken, Şeytan Bunun Neresinde, Makber, Gurbet Kuşları, Atçalı Kel Mehmet, Keşanlı Ali Destanı, Gözleri Ömre Bedel, Ekmekçi Kadın, Haremde Dört Kadın, Bırakın Yaşayalım, Hacı Murat, Sarmaşık Gülleri, Köroğlu, İncili Çavuş, Aşktan Da Üstün gibi sinema tarihimizde silinmeyecek izler bırakan filmlerin de içinde olduğu tam 467 filmde oynayan ‘ülkenin en iyi kalpli kötü adam’ı, tası tarağı toplayarak geldiği kente geri döner. Yeniden İzmir’e yerleşmekle de kalmaz, 2001 yılına kadar hatır kırmadığı toplam 7 filmde görünse de, asıl mesleği gazeteciliğe de geri döner.



Baradan İzmir’e dönüyor
Hüseyin Baradan’ın İzmir’e dönüp, oyunculuk dışında ekmeğini kazanması bence üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.


1977 yılında üretilen film sayısı 126’dır. Aynı şekilde, ‘78 yılında 130, ‘79’da 188’dir. Bu sayı ancak 1980 yılında dramatik bir şekilde düşer. Sadece 65 film çekilmiştir! Başka bir deyişle, Baradan’ın İzmir’e dönüşünü sektörün ticari bir krizi ile açıklamak mümkün değildir. Ancak, Yeşilçam’ın bir dönüşüm yaşadığı ve pek çok oyuncunun da bu durumdan etkilendiği bir gerçektir. Artık filmler Anadolu’nun vefakâr seyircinin beklentilerine uygun olarak, kavuşamayan aşıklar, yoksulluk ve küçük insanların büyük hayalleri üzerine çekilmemektedir.

Çekilen filmler için seçilen başlıklara bakmak dahi Yeşilçam’ın yaşadığı dönüşümü ve yeni seyirci kitlesini anlatmak için yeterlidir aslında: Ateş Parçası, Bazıları Cacık Sever, Çarli’nin Kelekleri, Fırçana Bayıldım Boyacı, İsmet Bu Ne Kısmet, Oooh Oh!, Çılgın Bakireler, Doyumsuzlar!

Hüseyin Baradan o günleri şöyle anlatır: “Kabahat acaba kimde idi? Sayıları bir elin parmakları kadar az olan senaryo yazarlarında mı? Ahmet’i Mehmet, Ayşe’yi Fatma yapıp aynı filmi ‘nasıl olsa yutarlar’ diye tekrar tekrar çeken sözde yapımcılarda  mı? Sosyal içerikli bir sürü saçmalığa imza atan yönetmenlerde mi? İşte bunun cevabını halk, sevgili seyircilerimiz verecek ve elini yavaş yavaş Türk filmlerinden çekerek, saçma sapan, vurdulu kırdılı, şiddetten başka hiçbir foksiyonu olmayan kötü Amerikan filmlerine giderek bizi cezalandıracaklardı. Böyle de oldu.”


İzmir’e dönüş ve veda
Usta oyuncunun İzmir’e dönüşü sonrasında gazetecilik, animatörlük vs. gibi pek çok işe girip çıktığını ve son olarak büyük bir yapı kooperatifinin basın danışmanı olarak mesleki yaşamını noktaladığını biliyoruz. Hüseyin Baradan 30 Haziran 2004’te aramızdan ayrıldı.

'Hüseyin Baradan, Çekilin Aradan' filmini buradan izleyebilirsiniz:



İnsan olarak çevresinde büyük sevgi çemberi oluşturmuş, sinemada en sevilen kötü adam olmuş bu büyük ustanın şu sözleri ile bitirmek istiyorum: “Ben hiçbir zaman büyük bir sinema oyuncusu olduğum iddiasında olmadım bazı kişiler gibi. Benim tek özelliğim işime son derce saygılı oluşum, herkesle iyi geçinmem, hiç kapris yapmadan işim en iyi şekilde bitmesini sağlamak. İşte beni Hüseyin Baradan yapan,  Türk sinemasında 400’e yakın filme imzamın atılmasının püf noktalarından biridir bu. Yoksa Ajda Pekkan’ın meşhur şarkısı gibi “Kimler Geldi Kimler Geçti” Beyoğlu’nun köhne Yeşilçam’ından.”

Ali Rıza ÖZKAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder