Doğu Bloku’nun yıkılmasının ardından tüm Balkanları kan
gölüne çeviren etnik çatışmaların hikaye edildiği filmler her zaman etkili
oluyor. Ülkemizde de Balkanlarda yaşananlara oldukça duyarlı bir toplumsal
tepki var. Avrupa’nın pek çok ülkesinde kanıksanan Balkan temalı filmlerin
bizde sıcak bir yuva bulmasının nedeni de, insanımızın duyarlığı ile
açıklanabilir.
Büyük Boşnak yönetmen Emir Kusturica’nın „Underground“
(Yeraltı) filmi gibi az sayıda film Balkanlarda yaşanan trajedinin asıl
sorumlusunun peşine düşüyordu. Hikayesini yaşanan trajedi eksenine oturtan
filmlerin çoğunda Balkanların baklava dilimlerine parçalanmasının asıl
sorumlusunun Avrupa ülkeleri, ama özellikle de Almanya olduğu „es“ geçiliyor.
Bunun bir nedeni, hikayeleri „minimalize“ etmenin modaya dönüştüğü „postmodern
çağ“ın üslubuyla açıklansa da, bence önemli bir nedeni de, „yaşanan hikayeyi“
örtme, gözlerden gizleme ve hatta mümkünse unutturma girşimidir.
Kuşkusuz, „Kan ve Aşk“ filmi örneğindeki gibi Sırp ve müslüman
kökenli çiftlerin ayrılığa, ama ardından etnik kışkırtmanın beslediği nefretle
büyüyen kindarlığa yenilmeleri bugünkü uluslararası sanatın boyutlarını
fazlasıyla aşan büyük bir hikayedir. Ama, aşkın maşukları kaybedip düşmanlık
ve nefretle kuşatılmasının asıl sorumlularını göster(e)meyen her sanat eseri,
aslında var olan durumun ortadan kaldırılmasına değil, sürdürülmesine hizmet
edecektir. Çünkü, aşıkları huzura kavuşturacak biricik „çözüm“ aşkın ve ümidin
düşmanlarını açığa çıkarmaktan geçecektir.
Bosna Savaşı döneminde geçen bir hikaye anlatan “Kan ve
Aşk”, Sırp milisi Daniyel ve müslüman ressam Ayla‘nın çatışmaların başlamasıyla
kaybettikleri aşkın ve onları kuşatan nefretin peşinden gidiyor. Komutasındaki
milisler sonunda Ayla, kız kardeşi Leyla ve Leyla’nın bebeğinin birlikte
yaşadıkları daireyi basıp onları esir aldıklarında Daniyel aşk ile tekrar
yüzleşecektir.
Savaş insan üzerinde „öylesine“ tahribatlar yapar ki, aşkı
kaybedenler çoğu kez bunun farkına bile varamazlar. Birde o „kötü“ politikacılar,
insanları anlamaktan öylesine uzaktırlar ki, aşk onlara da yaklaşamaz! Aşkı ve
savaşı anlatmasını, örneğin bir Ken Loach duyarlığı ve bilinci ile vermesini
beklemediğimiz Angelina Jolie, ne yazık ki, beklentilerimiz yönünde bir film
çıkardı.
Bilinci destek almayan her duygusallık, sonunda gerçeğin
gizlenmesine neden olur. Angelina Jolie de, Bosna merkezli bir hikayeyi seçmek
gibi, alkışlanası bir işe „soyunmuş“ olsa da, sonuçta olayların örgüsünü anlama
ve aktarmada yaşadığı zorluklar onun kaba ve sıradan bir sentimantalizme boyun
eğmesine neden olmuş. Halbuki, kendi ismi ve uluslararası „camia“nın „medeniyetin
ortasında“ işlenen cinayetlere duyarsızlığına karşı durma cesareti „Boşnak
gerçeği“ni tüm dünyaya duyurmak için harika bir fırsattı.
Kan ve Aşk (In
The Land of Blood and Honey)
Yazan ve Yöneten:
Angelina Jolie
Görüntü Yönetmeni:
Dean Semler
Müzik: Gabriel Yared
Oyuncular: Rade
Serbedzija, Zana Marjanovic, Goran Kostic, Branko Djuric
ABD, 2011, 127 dakika
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder