Küreselleşme dünyayı bir köye dönüştürürken, gülmece kaynaklarımızı da değiştiriyor. Artık, küreselleşmenin merkezi konumundaki ülkelerde kapı komşu olsa da, bir gün bile selam verilmeyen göçmen sadece “işgücü” olmakla kalmıyor. Aynı zamanda majestelerinin gülme ihtiyacını da karşılıyor.
Bir metropol varlığı olarak insan, kendisine gülemez. Çünkü, gülmek
hiyerarşik sıralama içerisinde bulunduğu konumu onaylayan, hatta mümkünse
pohpohlayan bir işlev üstlenmek zorundadır. Böylece, bizde “köyden indim
şehire” ana fikirle gülünen “ahmaklıklar” bir anda evrenselleşiverir. Artık,
şapşallıklarına güleceğimiz karakterleri küresel köyün kavalcısına
ısmarlayabiliriz.
Yüksek kalitedeki metropol hayatına ahmaklık derecesinde yabancı, bayağı
ve nezaketsizliği ile komik ve sıradan bir metropol işçisinden bile daha cahil;
işte Amerikan Film Enstitüsü’nün “muhtemelen yeni bir komedi türünün
yaratıcısı” olarak övdüğü Sacha Baron Cohen ya da Borat’ın şifreleri.
Amerikalılar kendi yaptıkları filmler dışında film seyretmiyor
olabilirler. Ama, biz Fransa’da Louis de Funes, Almanya’da Karl
Valentin, Türkiye’de Kemal Sunal’dan aşinayız, en alttakinin “yukarı”ya doğru
hamlesine katıla katıla gülmeye! 20. Yüzyılın ilk yarısında sirklerde insanların
çok güldükleri atraksiyonların en önünde, bir dönemeçin içerisinde şaşkınlık ve
korkuyla sonsuza dönen “hamster” olurdu, örneğin. Küreselleşme ile hamster
“medeniyet görmemiş” üçüncü dünya insanları ile yer değiştirdi, artık.
Kazak muhabir Borat ve sahte Alman Brüno’dan sonra, Sacha
Baron Cohen şimdi de, üçüncü dünyalı bir diktatör ile karşımızda. Birleşmiş
Milletler’de konuşma yapmak üzere yolu New York’a düşen diktatör, “gerçek
hayat” ile yüz yüze gelir! Ama, ne hayat! Birleşik Devletler’in çöplüklerinden
kadınlarına kadar her alandaki üstünlükleri resmi geçit yapar, filmde!
Birleşik Devletler’in eski Sovyetler Birliği’nin etki
alanını kırmak amacıyla geri ülkelerde eli kanlı diktatörlükleri beslediğini
umutmamızı ister, Cohen. Bağımsızlık, eşitlik ve demokrasi için taleplerin
bastırılmasında Birleşik Devletler ön ayak olmamıştır, “danışmanlık”
yapmamıştır, sanki. Artık, “hür dünya” kendisini demokratikleşme olarak
pazarlamaktadır, ya! Cohen de uyacaktır buna. İkinci bir emre kadar!
Cohen, dünyanın gülünesi gerçeklerini perdeleyerek
majestelerinin komedyeni işlevini üstleniyor. Metropol emekçisini,
“gülebilirsin, çünkü senden daha cahiller var” mesajı ile kandırıyor. Gülmek
ile bayağılaşmak, bayağı ile göçmen (üçüncü dünyalılar) arasında doğrudan bir
ilişki kurarak, sınıfsal ve emperyalist hiyerarşiyi sanatsal platformda yeniden
üretiyor. Topluma geri ilişkileri olağanlaştıran gerici bir gülmece anlayışı
empoze ediyor. Bu haliyle de hiç komik olamıyor. Olsa olsa (beyaz) sarayın
soytarısı oluyor.
DİKTATÖR
Yönetmen: Larry Charles
Senaryo: Sacha Baron Cohen, Alec
Berg, Jeff Schaffer, David Mandel
Müzik: Erran Baron Cohen
Oyuncular: Sacha Baron Cohen,
Anna Faris ve Ben Kingsley
ABD, 2012, 83 dakika
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder