21 Mayıs 2012 Pazartesi

Küresel köyün kavalcısı geri döndü



Küreselleşme dünyayı bir köye dönüştürürken, gülmece kaynaklarımızı da değiştiriyor. Artık, küreselleşmenin merkezi konumundaki ülkelerde kapı komşu olsa da, bir gün bile selam verilmeyen göçmen sadece “işgücü” olmakla kalmıyor. Aynı zamanda majestelerinin gülme ihtiyacını da karşılıyor.

Bir metropol varlığı olarak insan, kendisine gülemez. Çünkü, gülmek hiyerarşik sıralama içerisinde bulunduğu konumu onaylayan, hatta mümkünse pohpohlayan bir işlev üstlenmek zorundadır. Böylece, bizde “köyden indim şehire” ana fikirle gülünen “ahmaklıklar” bir anda evrenselleşiverir. Artık, şapşallıklarına güleceğimiz karakterleri küresel köyün kavalcısına ısmarlayabiliriz.

Yüksek kalitedeki metropol hayatına ahmaklık derecesinde yabancı, bayağı ve nezaketsizliği ile komik ve sıradan bir metropol işçisinden bile daha cahil; işte Amerikan Film Enstitüsü’nün “muhtemelen yeni bir komedi türünün yaratıcısı” olarak övdüğü Sacha Baron Cohen ya da Borat’ın şifreleri.

Amerikalılar kendi yaptıkları filmler dışında film seyretmiyor olabilirler. Ama, biz Fransa’da Louis de Funes, Almanya’da Karl Valentin, Türkiye’de Kemal Sunal’dan aşinayız, en alttakinin “yukarı”ya doğru hamlesine katıla katıla gülmeye! 20. Yüzyılın ilk yarısında sirklerde insanların çok güldükleri atraksiyonların en önünde, bir dönemeçin içerisinde şaşkınlık ve korkuyla sonsuza dönen “hamster” olurdu, örneğin. Küreselleşme ile hamster “medeniyet görmemiş” üçüncü dünya insanları ile yer değiştirdi, artık.

Kazak muhabir Borat ve sahte Alman Brüno’dan sonra, Sacha Baron Cohen şimdi de, üçüncü dünyalı bir diktatör ile karşımızda. Birleşmiş Milletler’de konuşma yapmak üzere yolu New York’a düşen diktatör, “gerçek hayat” ile yüz yüze gelir! Ama, ne hayat! Birleşik Devletler’in çöplüklerinden kadınlarına kadar her alandaki üstünlükleri resmi geçit yapar, filmde!

Birleşik Devletler’in eski Sovyetler Birliği’nin etki alanını kırmak amacıyla geri ülkelerde eli kanlı diktatörlükleri beslediğini umutmamızı ister, Cohen. Bağımsızlık, eşitlik ve demokrasi için taleplerin bastırılmasında Birleşik Devletler ön ayak olmamıştır, “danışmanlık” yapmamıştır, sanki. Artık, “hür dünya” kendisini demokratikleşme olarak pazarlamaktadır, ya! Cohen de uyacaktır buna. İkinci bir emre kadar!

Cohen, dünyanın gülünesi gerçeklerini perdeleyerek majestelerinin komedyeni işlevini üstleniyor. Metropol emekçisini, “gülebilirsin, çünkü senden daha cahiller var” mesajı ile kandırıyor. Gülmek ile bayağılaşmak, bayağı ile göçmen (üçüncü dünyalılar) arasında doğrudan bir ilişki kurarak, sınıfsal ve emperyalist hiyerarşiyi sanatsal platformda yeniden üretiyor. Topluma geri ilişkileri olağanlaştıran gerici bir gülmece anlayışı empoze ediyor. Bu haliyle de hiç komik olamıyor. Olsa olsa (beyaz) sarayın soytarısı oluyor.

DİKTATÖR
Yönetmen: Larry Charles
Senaryo: Sacha Baron Cohen, Alec Berg, Jeff Schaffer, David Mandel
Müzik: Erran Baron Cohen
Oyuncular: Sacha Baron Cohen, Anna Faris ve Ben Kingsley
ABD, 2012, 83 dakika

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder