Hiçbir düşmanın, ordunun ve silahın yurt
sevgisinden daha güçlü olamayacağını gösteren film:
Turgut Özakman’ın 'Diriliş' romanından gene
kendisi tarafından senaryosu yazılan ve Yeşim Sezgin tarafından yönetilen
“Çanakkale 1915” filmi gösterime girdi. Genel olarak romanın izleğini takip
eden film, Çanakkale’de yaşananları bugünün Türkiye’sinde anımsatmak istiyor.
Daha üç hafta once gösterime giren “Çanakkale
Çocukları” filminin aldığı tepkileri göz önünde bulundurursak, “Çanakkale 1915”
filmine karşı seyircilerin “ihtiyatla” yaklaşacağını tahmin etmek zor olmaz.
Çünkü, Sinan Çetin’in senaryosunu yazıp yönettiği, “en çok izlenen filmim
olacak” iddiasıyla ve “Fetih 1453” filmi kadar kopyayla gösterime soktuğu film sinema çevresinden ve seyirciden
büyük tepki aldı. O kadarla kalmadı ve filmde rol alan oyuncular da birer
birer Sinan Çetin’e karşı tavır aldılar. Bu durumda, hemen ardından gösterime
giren yeni bir Çanakkale temalı film seyircide handikaplara yol açabilecektir.
Bu filme gidin!
Ama, biz şimdiden
belirtelim, “Çanakkale 1915” ile Sinan Çetin’in filmi taban tabana zıt, iki
farklı yaklaşımı temsil ediyorlar. Sinan Çetin işgale uğramış bir ülkenin
evlatlarına “direnmeyin, kimse savaşa gitmezse barış olur” diyerek ihaneti
önerirken, Turgut Özakman’ın romanı “Diriliş”in ruhuna uygun olarak çekilen
“Çanakkale 1915” özgürlüğünü korumak istiyorsan işgalcileri püskürtmek
zorundasın, mesajı veriyor. Çanakkale’de yaşananları doğru kavrayan ve doğru
anlatan bir film, “Çanakkale 1915”. Dolayısıyla okurlara, gönül
rahatlığı ile, kandırılma kuşkusu yaşamadan bu filme gidebileceklerini
önerebilirim.
İngilizlerin Gelibolu
yarımadasını topa tutmalarıyla başlayan film, savaş alanlarının farklı
bölgelerinden yaşanmış farklı hikayelerle Çanakkale’de ne oldu, sorusunu
yanıtlama çabasında. Yer yer belgesel kıvamında sahnelemelerle, tarihe geçmiş
olaylar canlandırılırken, kimi zaman da sinematografik kurgulama ile derinlikli
bir hikaye yaratılmaya çalışılmış.
“Çanakkale 1915” hem
savaşın kronolojisini takip etmeyi esas alırken, muharebe meydanında yer alan
ve tarihe kalan olayları ve kişileri de yansıtmayı görev olarak almış. Alman
subaylar hariç, neredeyse bütün komuta kademesine rol verilmesine özen
gösterilmiş. Çanakkale savaşlarından unutulmayan anlar toplamı olarak da
tanımlayabileceğimiz “Çanakkale 1915”, moral tansiyonu oldukça yüksek bir film
olarak doğrudan duygularımıza hitap ediyor.
İki noktada eleştirilerim var:
Filmin
senaryosunda,yönetiminde, oyunculuğunda, sahnelemesinde, sanat çalışmasında
özenli bir emek sarf edildiği hemen göze çarpıyor. Ancak, iki noktada
eleştirilerimi özellikle yapımcı ve yönetmenin değerlendirmesine sunmak istiyorum.
Birincisi, özel efektlerle ilgili. “Fetih 1453” filminde de çalışan sanatçı arkadaşımız,
artık karanlık sahneler yaparak “zevahiri kurtarmak” modundan uzaklaşmak
zorundadır. Gemilerin görüş alanından çekilen savaş sahneleri ile, yarımadadan denizin
görüldüğü sahneler neredeyse gece/gündüz kadar zıt ışığa sahip. Filmin en zayıf
noktalarından birisinin öncelikle, özel efekt ve animasyon sahneleri olduğu
kolayca görülüyor.
İkinci eleştirimi
ise, filmin müziklerini yapan arkadaşa yönelteceğim. “Çanakkale 1915” filminin
en zayıf yanı, ne yazık ki, müzikleri. Birbirinden hem tematik olarak kopuk ve
hem de tansiyon olarak eşleşemeyen müzikler, müzik klibi gibi, ardı ardına
“bağlanmış”. Sanıyorum, oldukça yoğun iş temposu nedeniyle olsa gerek,
“Çanakkale 1915” filmi için “orijinal” ve seyirciyi filmle buluşturacak bir
müzik yazılmamış. Tersine, film müziği “taşıyor” denebilir. Hele ki, sanatçının,
gerçekte yaklaşık 50 yıl sonra, Kore savaşında yitirdiğimiz evlatlarımızın
ardından yakılan “Eledim, eledim, höllük eledim” türküsünü Çanakkale savaşı
filminin içine koymasının, müzikleri gönül rahatlığı ile kendisine teslim
ederken yapımcı ve yönetmenin beklentileri içerisinde olmadığına eminim.
Çanakkale savaşı
milli bir diriliş destanı olarak bitmez tükenmez bir kaynaktır ve bundan sonra da, farklı görüş açıları ve hikayeleriyle sanata konu olmaya devam edecektir. Liman
von Sanders ve diğer Alman subayların rolüne ve konumuna ilişkin katılmadığım
ve filmin kotarılmasıyla ilgili eleştirdiğim noktalar saklı kalmakla beraber, “Çanakkale
1915” filminin, işgalcilere karşı yokluktan zafer kazananların hikayesini
anlatarak doğru mesaj verdiğini söyleyebilirim.
Çanakkale 1915
Yönetmen : Yeşim SEZGİN
Senarist : Turgut
ÖZAKMAN
Görüntü Yönetmeni : Aras DEMİRAY,
Muharrem DOKUR
Müzik : Can ATİLLA
Görsel Efekt Yönetmeni :
Serkan Zelzele
Oyuncular: Şevket
Çoruh, Barış Çakmak, Serkan Ercan, Rıza Akın, Bülent Alkış, Celil Nalçakan,
Ufuk Bayraktar, Emre Özcan, İlker Kızmaz
Türkiye, 2012, 128 dakika
4 YILDIZ
ÇANAKKALE CEPHESİNİ YÖNETEN 5. ORDU KARARGAH SUBAYLARI:
Ayaktakiler (sağdan); 2. Ordu
Kur. Bşk. İsmet (İnönü) Bey, Yaver Ütğm. Asım Bey (Gündüz), Liman von
Sanders'in yaveri süvari Bnb. Perike, 5. Ordu Kur. Bşk. Alb. Kazım Bey (İnanç),
1. Ordu Kur. Bşk. Alb. Şükrü Bey, 2. Ordu Sıhhiye Bşk. Dr. Refik Münir Bey,
Oturanlar
(sağdan); Bahriye Nezareti Kur. Bşk. Yb. Rauf (Orbay) Bey, Güney Grubu K. Tuğg.
Vehip Paşa, 5. Ordu K. Müşir (Mareşal) Liman von Sanders, Çanakkale Kor. K.
Tuğg. Esat Paşa (Bülkat), Sıhhiye Dairesi Bşk. Tuğg. Dr. Süleyman Numan Paşa,
İstanbul Merkez K. Tuğg. Cevat Paşa (Çobanlı)
Otto Victor Liman von Sanders:
Osmanlı İmparatorluğu’nda bulunan Alman subayları içerisinde üzerinde
“ittifakla” en çok tartışılan kişilik, Alman ordusunun Yahudi kökenli üç
generalinden birisi olan ve Liman Paşa adıyla bildiğimiz Otto Victor Liman von Sanders’tir.
Liman Paşa’nın Çanakkale savaşlarında düşmanın niyetini “okuma”
konusunda düştüğü çelişkiler, onun komutanlık görevine uygun olmadığı yönündeki
tartışmaların da kaynağıdır. Liman Paşa, Alman-Fransız Savaşı’nın en önemli
birliklerinden 22. Division (kolordudan küçük, tümenden büyük) komutanlığını
yürütürken, Türkiye’ye gönderilen Alman Askeri Komisyon Başkanlığı ile
görevlendirilmişti. Dolayısıyla, “bir süvari birliğine bile komuta etmediği”
ifadesi doğru bir bilgi değildir.
Liman Paşa, Osmanlı Ordusu içerisinde Türk subaylarla yakın ilişki
kurmuş, Genelkurmay Başkanlığı’nda görevli diğer Alman generallerin tersine,
savaş komutasında onlara büyük görevler vermekten çekinmemiştir. Nitekim,
Çanakkale savaşları sırasında da, savaşın en yoğun yürütüldüğü Güney ve Kuzey
Grup Komutanlıkları, Müstahkem Mevkii Komutanlığı, Kıyı Komutanlığı gibi
görevler Türk subaylardadır.
Pek konuşulmasa da, Çanakkale savaşlarında komuta kademesinde görev
almış pek çok Alman subay da vardır. 1. Ordu Komutanı General Colmar von der Goltz, 15. Kolordu Komutanı
Tümgeneral Erich Paul Weber, 3. Tümen Komutanı Albay August Nikolai, 5.Tümen Komutanı
Albay Georg von Sodenstern, Albay Hans Kannengiesser, Kıyı Koruma Birliği Komutanı
Binbaşı Wilhelm Willmer ve sayıları tam olarak bilinmemekle birlikte, 300 ile
700 arasında olduğu tahmin edilen Alman subayı Çanakkale savaşlarında görev
almıştır.