Sinema sanatının en büyük yönetmenlerinden
Theo Angelopolos film çekimleri için bulunduğu Pire ile Drapetsona arasındaki
otoyolda motorsiklet çarpması sonucu hayatını kaybetti. Yunan “Kathimerini”
gazetesi sanatçıya çarpan motorsikletin polise ait olduğu iddiasını ortaya
atmakla birlikte, bu konuda resmi bir açıklama halen yapılmış değil.
Angelopolos çekimlerini yönettiği “Öteki Deniz” adını verdiği filminde insan
kaçakçılığı hikayesi üzerinden soysuzlaşmış politik sınıfın eleştirisini
yapmayı planlıyordu. Yönetmenin ölümünün ardından filmin bitirilip
bitirilemeyeceği hakkında herhangi bir açıklama yapılmadı.
Theodoros Angelopolos 1935 yılında Atina’da
doğdu. Fransa’da sinema eğitimi aldı. 1970 yılında bir aşk cinayetini anlattığı
“Reconstruction” (Anaparatassi) filmiyle yönetmenliğe adımını attı. Yunanistan
tarihine materyalist bir yorum getiren üçlemenin ilk filmi olan “’36 Günleri”
(Meres tou ’36) sinema dünyasında dikkatlerin sanatçıya çevrilmesine neden
oldu.
“Kumpanya” (O Thiassos) 1939 ile 1952 arası Yunan tarihine bir
bakıştır. Filmde gezici bir müzik ve tiyatro grubu aracılığı ile ülkenin
General Metaksas diktatörlüğü, ardından Nazi işgali ile esir alınırken,
komünist direnişçilerin mücadelesi anlatılır. Üçlemenin son filmi “Avcılar” (I
Kynighi) orman içinde bir av evinde buluşan 6 kişinin hayat hikayesi üzerinden
ülkenin 1977’ye kadar tarihi anlatılır.
Theo Angelopolos sinemada kurgu ile montajı
birbirinden ayıran, mizansene yepyeni bir anlayış katan ve belki de hepsinden
önemlisi, seyirciyi izlediği hakkında yorum yapmaya zorlayan tarzı ile artık
özgünlükleriyle dikkate alınan bir yönetmendi. “Sinemanın Brecht’i” kendisine
sık sık atfedilen bir övgü ifadesiydi.
"Büyük İskender" (Megalexandros) 20. Yüzyılın
başlangıcında bugünkü Yunanistan’a bir bakıştır. Emeğin örgütlenmesi
çalışmaları ayrılıkçı milliyetçiler, monarşistler ve sermaye sahipleri
tarafından tutsak alınır. Özgür olacağı
beklenen Yunanistan “esirler dünyası”na doğar.
“Kitera’ya Yolculuk” (Taxidi sta Kithira) ile
Theo Angelopolos 32 yıl Sovyetler Birliği’nde sürgün yaşayan bir komünistin
gözünden Yunanistan’ı anlatır. Yönetmen bu filmle birlikte, komünistlerin
topluma yabancılaşmasını irdeleyeceği, sorgulayacağı yeni bir dönemin
başlangıcını haber verecektir. Kendisi de komünist olan Angelopolos hiçbir
zaman insanlığın kardeşliği ve emeğin adaleti ideallerinin peşini bırakmadı.
Ancak, toplumların küresel bir müdahale ile çarpıtılmasını ve bu durumu
kavrayamayan komünistlerin nostalji yüklü melankolisini sanata ilk
yansıtanlardan birisi Angelopolos’tur, diyebiliriz.
“Arıcılar” (O Melissokomos) “yeni dünya” ile
geçmişinde yaşayanların çatışması antagonizmaya dönüşür. “Puslu Manzaralar”
(Topio stin Omichli) artık geçmişi sadece bir “imaj” olarak yaşayan bugünün
gençliğine ayna tutacaktır. "Leyleğin Geciken Adımı" (To meteoro vima tou
pelargou) zamanın nasıl bir kültürel çatışmaya dönüştüğünü ve insanın içindeki
vahşeti gösterir. İnsalığın idealleri, umutlar, gelecek için ütopya her şey
dağılmıştır. Aydınlanma Çağı’nın sonunu haber verir bütün felaketler.
"Ulis’in Bakışı" (To vlema tou Odyssea)
kararsızlıkları içerisinde bir erkek üzerinden Bosna ve Balkanlarda yaşanan
trajedilere, kaybolan ortak değerlere ve aşkın anlamsızlaşmasına vurgu yapar.
Theo Angelopolos 70’lerde insanlığın geleceğine dair taşıdığı yüksek morali ve
umudu giderek yitirmektedir. Renkleri ve kamera hareketleri artık nostaljinin
kendisi olmaya başlamıştır. Tabloyu Eleni Karaindrou’nun aşırı melankolik
müziği tamamlar. "Sonsuzluk ve Bir Gün" (Mia eoniotita kai mia mera) nostaljinin
melankolik bir hastalığa dönüşmesinin temsilidir, artık. Batı’da
“Angelopolos’un tarzını ve temasını yeniden bulduğu” film olarak alkışlanır.
Ancak, seyircisi ile dinamik ilişki kuran, resimleriyle belgesel kesinliğinde
hikayeler anlatabilen, romantizmini geleceğe beslediği umutla açıklayan bir
sinema gitmiş, ucuz yolculuk romanlarının kapaklarını andıran “güzel” resimleri
sıralayan, Eleni Karaindrou müziklerine yarattığı “klip”lerle zaman dolduran,
hikaye anlatmak yerine yarattığı imajlarla duygu yoğunluğu sağlamaya çalışan
bir yönetmen gelmiştir. “Ağlayan Çayır” eski filmlerden bir hikaye, “Zamanın
Tozu” ise belki de “son film”dir.
1987’de Berlin Film Akademisi’nde öğrencisi
olarak ağzının içine baktığım, “Anadolu bizde doğulu demektir, bunu aşağılamak
için kullanırlar, ben de aslında doğuluyum” dediğinde kendimi bir akrabam kadar
yakın hissettiğim, siyasal görüşlerinden ve düşüncelerini sinema sanatına
aktarma başarısından dolayı her zaman idolüm olarak vurguladığım büyük
yönetmen, insanlığın sinema sanatına en büyük katkılarından birisi olan
Theodoros Angelopolos hiç hak etmediği bir trajik kaza ile aramızdan ayrıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder